Category Archives: Yılmaz Odabaşı

Yine Dağdır Dağ -IV

yazılırken ayrılık kederlerin pasına yapayalnız yasına ölü dağlar rüyalarla sevişir sökülmüş düşlerin de çadırları neye yarar mezarlıklarda çigan? sussam artık yıllarca, bin yıllarca boğup ağrımın köhnemiş çağrısını konuşturmasam ben artık bu aşka koşturmasam! mezarlıklarda çigan… mezarlıklarda çigan…

Yine Dağdır Dağ – I

“bir ölüm uzaklardan vurur yollara bizi bilge bir yalnızlığa serer hikayemizi kırık bir kkırlangıcı dağlara çeker beyaz kapanır bir ustura, dindirir öfkemizi…” -sefa kaplan- i fırlatmıştım kalbimi uzağa, en uzağa denk gelir de rastlar diye bir yıldıza yanılıp susturdum ağrımın çağrısını çağrımın köhnemiş ağrısını “aldırma!” dedim oğlum: yine dağdır dağ konup göçen kurdun kuşun rağmına… Read More »

Yüzde Yüz/süzlük Yeni Bir Yüz Artık

“götürür uykulu atları onları çarmıhlar çıkmazına” -lorca- (artıktık artık): uğultuların artığıyız be çocuk spermlerin, rahim kanlarının, eski dolunayların kesilip yakılmış yapanıl ağaçların, susan dağların aldatılmış avuntuların, kirli lavaboların, anlaşılır günahların ezberlerin, “ilk”lerin, dinmeyen şehvetlerin ve kimsesiz özlemlerin, tanıdık kederlerin, zalim yenilgilerin apansız sevinçlerin, gündelik zaferlerin; -zaferler tiner gibi uçucu, yenilgiler kalıcıdır…- * bayat yenilgilerle tükürülmüş… Read More »

Var git artık

buralarda gece uzungün ışığı yakındırvar git artıkbakma ardınaölüme fazla sokulma amadüşün kimevsim rüzgarlarının savurduğubir orman insansev onu, sokul, konuşturdoludur fazla üstüne varma hep susmaksusmak…yetmiyor bazenişte bu yüzdenbütün ışıkları yanmalı yeryüzününozanlar her şeyi anlatmalı var git artıkacıyı aşındırmatutve at sevdaya uzayan çağlayana

Kendine Benim İçin Bir Gül Ver

sensizlikle flört etmeyi sen değil sensizlik bilir sesi ses/sensizliği sensizlik bilir korkma, sana aşkı öğretmeyen kendinin ellerinden tuk! çok ağrımış kendinin, siyah ve ayaz kendinin hep avuttuğum düşler için bana bir gül ver… * bak, palandöken dağlarında karlar erimiş teknelerde kol kola bahar sulara inmiş dağlar için, sular için bana bir gül ver bir gül… Read More »

Siverekli şeho

sokulsan rahmanların şeho dağ rüzgarı kokardı öpsen kıl?dı şeho, koklasan duman bilmezdi şalvarının renginin neden değiştiğini ve kentte duvar yazılarının neden eksildiğini siverek ovasına akşam inerdi şeho avluda tütün sarardı geceleri sorsam birilerine: “-şeho ne bilir” derdi… oysa o, bildiği kadar ve bildiği gibi yaşardı ilkmayıs sabahlarının güzelliğini bozkırı, yağmuru ve nal seslerini daha çınlar… Read More »