Otuzüç Kurşun -2

By | June 27, 2009

yokuşun dibinden bir tavşan kalktı
sırtı alaçakır
karnı sütbeyat
garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
yüreği ağzında öyle zavallı
tövbeye getirir insannı
tenhaydı, tenhaydı vakitler
kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı

baktı otuzüçten bire
karnında açlığın ağır boşluğu
saç, sakal bir karış
yakasında bit,
baktı kolları vurulu,
cehennem yürekli bir yiğit,
bir garip tavşana,
bir gerilere.

düştü nazlı filintası aklına,
yastığı altında küsmüş.
düştü, harran ovasından getirdiği tay
perçemi mavi boncuklu,
alnında akıtma
Üç topuğu ak,
ekşini hovarda, kıvrak,
doru, seglavi kısrağı.
nasıl uçmuşlardı hozat önünde!

Şimdi, böye çaresiz ve bağlı,
böyle arkasında bir soğuk namlu
bulunmayaydı,
sığınabilirdi yüceltilere…
bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,
evvel allah bu eller utandırmaz adamı,
yanan cıgaranın külünü,
güneşlerde çatal kıvılcımlanan
engereğin dilini,
İlk atımda uçuran
usta elleri…

bu gözler, bir kere bile faka basmadı
Çığ bekleyen bogazların kıyametini
karlı, yumuşacık hıyanetini
uçurumların,
Önceden bilen gözleri…
Çaresiz
vurulacaktı,
buyruk kesindi,
gayrı gözlerini kör sürüngenler
yüreğini leş kuşları yesindi…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *